Türkiye’deki ve dünyadaki birçok şirket, kurumsal itibarını pekiştirmek için Sivil Toplum Kuruluşlarıyla elele veriyor. Nestle’nin Greenpeace ile yaşadığı krizden sonra sivil toplum kuruluşlarıyla işbirliğine giderek aldığı bir dizi önlem ve Turkcell’in Türk Eğitim Vakfı ile işbirliğine giderek hayata geçirdiği ''Van için Türkiye Kumbarası’’ isimli sosyal sorumluluk projesi, kurumsal sosyal sorumluluk proje örneklerinin başında geliyor.
Şirketler bu tür projeleri bir itibar kaygısı taşımadan, dürüstçe ve samimice yapmalı. Çünkü, firmaların sınai ve ticari faaliyetlerini sürdürürken doğaya zarar vermemeleri,dolayısıyla dünya için bir maliyet yaratmamaları neredeyse imkansız. En azından çevreye verdikleri zararın etkisini telafi etmek için, şirketlerin sosyal bilinçle hareket etmeleri, beklentisizce, kaygısızca sosyal sorumluluk projelerine ‘’merhaba’’ demeleri gerekiyor. Greenpeace’in nefes verdiği ‘’seninki kaç santim’’ projesi kaygısızca hayat verilen projelerin başında geliyor.
Kurumsal şirketler için ise işin güzel tarafı, sosyal sorumluluk projelerinin win-win ile sonuçlanması. Bir yandan şirketler ve kişiler itibarını pekiştirip, beraberinde ekonomik bir kazanç elde ederken, diğer yandan yapılan yardımlar insanları mutlu ediyor. Okuyamayan çocuklar okulla tanışıyor, kimi zaman ikinci sınıf vatandaş muamelesi gören kadın sosyal hayata daha aktif katılıyor, hayvanlar barınaklara yerleştiriliyor…
Bu win-win(karşılıklı kazanma) durumunu 2009 yılında Edelman’ın 6000 tüketiciyle 10 ayrı ülkede gerçekleştirdiği, şirketlerin sosyal sorumluluk projelerine ilişkin yürüttüğü faaliyetleri tüketici gözüyle inceleyen araştırma da doğrular nitelikte. Araştırmaya göre;
Tüketicilerin yüzde 68’i win-win durumundan memnun. Tüketici kısaca ‘’ Kazanın ama yeterki bağışlayın,destekleyin’’ diye haykırıyor.
Araştırmanın diğer sonuçlarıına gelince;
- Tüketicilerin %83’ü – eğer daha iyi bir gelecek sağlayacaksa – tüketim alışkanlıklarını değiştirmeye razı.
- %82’si sosyal sorumluluk projelerine destek olmanın kendilerini iyi hissetirdiğini söylüyor.
- %65’i, sosyal sorumluluk bilinciyle hareket eden şirketlere daha çok güveniyor.(Referans:Edelman.com)
Bu noktada Sosyal Medya adeta biçilmiş kaftan… Anlık bilgi alışverişine imkan vermesi, etkisinin paylaşılarak çoğalması ve geleneksel medya araçlarına nazaran içeriklerinin daha kalıcı olması, ‘’Sosyal Medya’’ kavramına daha fazla sorumluluk ve anlam yüklüyor.
Amerikan vatandaşı ünlü oyuncu Ashton Kutcher’ın Sosyal Medya aracılığı ile ‘’sıtma’’ hastalığına savaş açarak yüzbinler değerinde yardım toplaması, Sosyal Medyanın sosyal şuur yaratmak adına ne kadar etkili bir araç olduğuna kanıt niteliği taşıyor.
Türkiye’de ise ‘’ekledestekle’’ projesi, daha güzel yarınlar için atılmış en değerli adım. Çünkü tek bir tuşla, küçük ama anlamlı bir yazılımı indirerek herşeyi değiştirebilirsiniz;
‘’Özenç Kılıçcıoğlu’’ olarak benim yapabileceğim bu yazıyı olabildiğince çok kişiye ulaştırmak ve şirketlerin, kişilerin sosyal sorumluluğa dayalı işlerine Sosyal Medya’yı daha fazla dahil etmeleri için farkındalık yaratmak.
Siz de, yazıyı okuyan sorumlu bir birey olarak bu yazıyı elinizden geldiği kadar çok kişiyle paylaşın ve Sosyal Medyayı yalnızca ticari araç olarak kullanan ünlülere ve firmalara bir cevap verin.
‘’Ekledestekle’’ gibi anlamlı projelere destek olun, daha güzel bir gelecek için bu yazıyı paylaşın… Umuda paylaşın…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder