29 Nisan 2012 Pazar

Mobil Pazarlama Kampanyaları İçin 3 Farklı Örnek

Geleneksel medyanın tamamen öldüğünü iddia edenlerin sayısı giderek artıyor. Tek kelimeyle bu iddia ''geçersiz''. 


Sosyal medya ve mobil pazarlama 2015'e doğru dominantlığını elbete kanıtlayacak, fakat 2015'e kadar olan süreyi bir geçiş süreci olarak değerlendirmek, dolayısıyla sosyal-mobil ve geleneksel medyayı birbiriyle entegre şekilde ilerletmek kazançlı olan seçenek.


Iphone, HTC ve Nokia başta olmak üzere Blackberry gibi diğer telefon üreticileri arasında müthiş bir mobil savaş yaşanıyor, çünkü mobil işletim sistemine sahip olan bu araçlar kullanıcılarına ''çoğu işi tek bir elden'' yapabilme imkanı veriyor. Tüm tahminler yakın geleceğin taşınabilir cihazlara emanet edileceği yönünde. O zaman mobil pazarlamanın, pazarlamanın geleceği olacağını iddia etmek de tutarsız olmasa gerek.  Aşağıdaki grafiğe göz atarsak, 2014'te masaüstü cihazlardan internete bağlananların sayısının, mobil cihazlardan internete bağlananların sayısının gerisinde kalacağını görebiliriz:




Peki bu pazarı iyi şekilde sindirip, Kotler'in 4P'sindeki ''place'in değiştiğini anlayan şirketler var mı? Elbette var...


1- Tesco Güney Kore: İngiltere'de yaklaşık yüzyıl önce ilk süpermarketini açan Tesco, bugün İngiltere'nin en büyük süpermarket zinciri konumunda. Global çapta ise WalMart ve Carrefour ile rekabet ediyor. Tesco'nun kendi stili midir bilinmez, pazara girdiği ülkelerde ismini değiştiriyor. Örneğin; Türkiye'de hepimizin bildiği Kipa Market aslında Tesco. Aynı şekilde Güney Koreye'de Home Plus ismi ile giriş yapılıyor. 


Güney Kore diyince QR koddan bahsetmemek olmaz. Güney Kore'de insanlar sanki ellerinde mobil telefon, QR koda olsa da tarasam şeklinde geziyor. QR kodların dünyada en yaygın kullanıldığı birkaç ülkeden biri olan Güney Kore'de bulunup da QR kod kampanyası düzenlememek olmaz. Tesco da bu şekilde düşündü ve şöyle dedi: Marketi ayağınıza getirelim...(Let the store come people) Bu doğrultuda metro istasyonuna ürün görsellerinin ve fiyatlarının QR kodlarıyla birlikte yer aldığı aydınlatmalı panolar oluşturuldu. Beğendiği ürünün QR kodunu taratan insanlar, tesco'nun online alışveriş mağazası üzerinden ürünü satın aldılar. Tanıtım videosunu izleyelim:




2- Axe: Unilever'in deodorant ile özdeşleşmiş Axe markası, hedef kitlesinin ilgisini çekecek bir aktivite düzenledi. Bu kampanyaya hoş görünümlü bayan yapbozu diyebiliriz Kampanya şu şekilde;


Kadının vücundaki eksik parçaları yapboz parçaları ile doldurmak için yapmanız gereken yapboz boşluklarına ''axe'' yazmak. Her axe yazışınız için bir parça görüntüleniyor...  




Unilever ''sex sells''den yola çıkmış, yine de kampanyada daha yaratıcı olmalarını beklerdim.


3- Heineken-Star Player: Heineken'in Facebook ve Iphone üzerinden oynanmaya olanak tanıyan uygulaması Star Player, kaynağını  dünyada 200 milyar Euro'luk ekonomi yaratan futboldan alıyor. Kullanıcılar şampiyonlar ligi maçlarını izledikleri sırada maçla ilgili tahmin yürütüyorlar, ayrıca oyunun kullanıcıları arasında bir yarışma ortamı yaratılıyor.


Örneğin; Barcelona-Real Madrid maçında kaç korner olur?


a)2-5 b)6-10 c)11-15d) 16-20




Televizyon başında mobil cihaz kullananların yüzdesi epeyce yüksek. Futbolunda dünyanın en büyük ekonomisi olduğunu biliyoruz. Maç izlerken bira içen de baya kişi var. Kısaca verimli bir kampanya.


SosyalMedyacci'nin Notu: Şu anda dünyadaki internet erişiminin yaklaşık yüzde 10'u mobil cihazlardan yapılsa da kısa sürede bu rakam yüzde 50'lerin üzerine çıkacak. 


Pazarlama açısından yeni ''place'' android,ios ve symbian olacak...

25 Nisan 2012 Çarşamba

Gündemi Meşgul Edecek 4 Sosyal Medya Trendi

1- Sosyal Medya Analitiği: Herşey güzel bir temenniyle başlamıştı. Müşterilere ulaşılacak ve iletişim kurulacak, ürün tanıtılacak ve satılacaktı. Sırf bu niyetle sosyal medyaya giren ve sosyal medyanın getirdiği yükümlülükleri kaldıramayan çok fazla şirket oldu. Kimi kriz yaşadı, kimi elindeki müşterilerle ne yapacağını bilemedi. Bu durumun en önemli sebeplerinden biri Türkiye’de müşteri datalarına ulaşmanın ne denli ciddi bir durum olduğunun anlaşılamamasıydı. Hoş, bazıları Facebook Insights gibi çeşitli analitik araçlarla sosyal medya performansını ölçmeye çalıştı. Başarılı olanlar kadar verileri yanlış yorumlayanlar da oldu. Ölçümleme ve analiz hatalarından sonra bazı şirketlerin sosyal medya analitiğiyle ilgilenecek bir kişi istihdam etme niyetinde olduğunu görüyoruz. Ölçemediğimiz şeyi yönetemeyeceğimiz kabulümüz olsun, analiz yapamadıktan sonra ölçmenin de bir anlamı olmadığını kavrıyoruz. Web analitiğinin bir parçası olarak sosyal medya ölçümleme ve analitiği 2012 ve sonrası için çok önemli bir iş dalı olacak…

2- Tüketicinin Markayı Deneyimlemesini Sağlayan Kampanyalar: Sosyal Medyanın pazarlamadan çok iletişim için kullanıldığında pozitif dönüşler verdiğini giderek daha iyi kavrıyoruz. Doğru… Tecrübenin yerini çok az şey tutar, tecrübe tek başına yeterli olmasa da…

Danone Activia’nın yaptığı kampanyayı hatırlayalım. Facebook üzerinden fanlarını yarıştırdığı kampanyada şu sorular gözümüze çarpmıştı:
  1. Activia içeceğini tanımlayın
  2. Activia içeceğini çizin
  3. Activia içeceğini pandomim sanatıyla anlatın
  4. Activia içeceğiyle resminizi çekin
  5. Activia kokteyli yapın
Danone görevlileri bu kadar megolaman değil, korkmayın. Yalnızca müşterilerin markayı deneyimlemesini istiyorlar. Nitekim, müşteriyi oyuna dahil eden kampanyalar daha başarılı oluyor ve giderek daha çok marka bunun farkına varıyor.

3- TV Yayınlarının Sosyalleşmesi: Türkiye’nin teknolojiyi günlük yaşantısına entegre etmesi çoğu Avrupa ülkesinden çok daha hızlı oluyor. Hal böyle olunca Türkiye pazarına giren teknoloji şirketlerinin sayısı da her geçen gün artıyor. Örneğin dünyadaki personel sayısının yarısını ar-ge için istihdam eden Huawei’nin 2011 verilerine göre Türkiye’de 700 personeli bulunuyor. Bu kadar hızlı şekilde teknolojiyi rutin hayatına katan Türkiye’de, geleneksel medyanın sosyalleşmesi kaçınılmaz. Çünkü izleyiciler sosyal medyada aktif. Önümüzdeki süreçte haber ajanslarının haberi tedarik etmek için sosyal medya monitoring olayına gireceğini, daha sonra haberi doğrulatmak için kaynak arayışına gireceğini söyleyebiliriz. Yani, anahtar kelime üzerinden marka, kişi vb. arama yapılacak ve sonuçlar filter edilecek.Veya bazı markalar ve kişiler direkt olarak sosyal medyada izlenecek…

Habere ulaşmanın maliyeti ucuzladı, TV yayınlarının da monitor olayının başlaması ve izleyiciyle anlık etkileşime girilmesi bence inovatif(yenilikçi) olacaktır.

4- İçerik Üretmek: Şirketlerin sosyal medyadaki müşterilerin gücünü kabul etmesi biraz zaman aldı, müşterinin gücünü kabul ettikten sonra müşteri ve markaları hakkında söylenenleri takip etmeye başlayan şirketler, yakın zamanda içerik üretmenin de önemini kavrayacak. Turkcell Blog, marka blogu için en güzel örneklerden. 

Bunu Türkiye’de ciddi şekilde yapan başka bir firma var mı bilimiyorum, fakat Turkcell’in müşteriyle yakın bağ kurmaya çalışması fark yarattığını gösteriyor.
Turkcell blogunu ilk gününden beri takip ediyorum, ilk zamanlarda az yorum alan içerikler giderek daha fazla yorum almaya başladı, yani marka bloguna talep artıyor, izleyicisi artıyor.

Turkcell çalışanlarının adeta birer yazar olduğu ve içerik paylaştığı blog, içerik pazarlamanın çalışanların sorumluluklarını etkileyecek kadar ciddi bir gelişme olduğunu gözler önüne seriyor.

Artık şirketlerin birer ruhu olduğunu, marka çalışanlarının aramızdan birileri olduğunu insanlara göstermenin zamanı çoktan geldi.

SosyalMedyacci’nin Notu: İnternet sürprizlere her zaman açık, çünkü teknolojinin nereye gideceğini çoğu zaman kestirmek güç.Pinterest’in popüleriteye ulaşma hızı herkesi şaşırttı. Yakın gelecek bize daha büyük sürprizleri de gösterecek, biraz bekleyelim. 

Yine de yukarıdaki trendlerin gücü değişmeyecek...

20 Nisan 2012 Cuma

Starbucks'ın Sosyal Medyadaki Yüzü: Socialbucks

Starbucks'ın sosyal medyayı ne kadar iyi kullandığını tüm dünya bilir. Sadece Amerika'da 5000 civarında şubeye sahip olan dünyanın en büyük kahve zinciri Starbucks, sosyal medyanın nimetlerinden faydalanarak büyüme ivmesini  sürekli arttırdı.  


Müşteri memnuniyetinin ve tüketici güven endeksi verilerinin büyüme rakamlarına paralel şekilde yukarı seyretmesi, Starbucks için sürdürülebilir büyüme anlamına gelmekte.


Starbucks'ın UBS küresel tüketici konferansı için hazırladığı sunumda yer alan kesit, Starbucks'ın  tüketicilerin güvenini kazanmak için farklı şeyler yaptığını kanıtlar nitelikte.


Aşağıdaki görsel, Starbucks'ın tüketici güven indeksinin Amerika güven endeksinin ne kadar üstünde olduğunu açıkça gösteriyor. (Tüketici güven endeksi; kişilerin gelirlerini ve ekonomideki mevcut durumu değerlendirerek gelecek döneme ait beklentilerini saptar ve bu yol ile gelecekteki harcama eğilimlerini tahmin eder. Yani tüketici güven indeksinin yüksek çıkması, kişilerin geleceğe dönük ekonomik beklentilerinin olumlu olduğunu gösterir, anket yoluyla ölçülür)




Tüm bu başarının kilit noktası Starbucks'ın müşteriyle yakın temasta olması ve bunu sağlamak için uyguladığı engagement merkezli sosyal medya politikası. Diğer bir deyişle, Starbucks'ın sosyal medya merkezli iletişim ve pazarlama politikası muhtemelen Starbucks güven endeksinin, Amerika güven endeksinden yüksek çıkmasını sağlayan en önemli faktörlerin başına geliyor. Yüksek güven endeksi, tüketicinin gelecekte daha fazla harcama yapması anlamına geldiğinden, Starbucks müşterilerinin gelecekte daha fazla kahve içeceğini söyleyebiliriz. Kısaca, sosyal medya müşteriyle iletişimi arttırarak, böylelikle duygusal bağ kurup tüketici güven endeksini yükselterek, şirketin cirosunu direkt olarak etkileyecek büyük bir araç olduğunu kanıtlıyor.


Sosyal Medya Starbucks İçin Neden Doğru Mecra?


Starbucks denince tahmin ediyorum içiniz kıpır kıpır oluyordur. Pekala bunun çok sebebi var: Starbucks'ın sosyal medya yoluyla çok sayıda mesaj göndermesi, iç mekan tasarımlarının sade fakat şık görüntüsü, fast foodvari bir fast drink zinciri olması ve tüm bunlardan önce  kariyerli ya da kariyer vaad eden genç bir kitleye hitap etmesi. Starbucks'ın hedef kitlesi diğer çoğu gıda zincirine nazaran çok daha net. 


Starbucks'ın birincil hedef kitlesinin yaş aralığı 25-40. Bu kitle toplam satışların tahimini olarak %49'unu oluşturuyor. Gelir durumu yüksek, kariyerli.(Kaynak:http://smallbusiness.chron.com)


Starbucks'ın ikincil hedef kitlesinin yaş aralığı 18-24. Bu kitle toplam satışların tahmini olarak %40'ına denk geliyor. Bu grubu da ''üniversite öğrencileri'' olarak adlandırabiliriz.(Kaynak:smallbusiness.chron.com)


Starbucks'ın gelirinin %90'ınını oluşturan kısmın büyük çoğunluğunun sosyal medyada aktif olduğunu söyleyebiliriz, çünkü bu yaş aralıklarında sosyal medya kullanımı oldukça yüksek. Dolayısıyla Starbucks için sosyal medya doğru mecra.
Starbucks'ın sosyal medya merkezli engagement politikasının alt başlıklarına göz atalım:


1- Twitter, Facebook ve Youtube: Starbucks, sosyal medyanın 3 kahramanından optimum biçimde faydalanıyor. Youtube'da 14 bin abonesi olan, Twitter'da 2 milyon 380 bin takipçisi olan, Facebook'ta ise neredeyse 30 milyon kere beğenilen bir marka kim ne derse desin baya mesafe kat etmiştir. Twitter ve Facebook'ta aşırı derecede aktif olup, takipçilere hızlı yanıtlar veren,  yeni ürün ve hizmetlerini tanıtmak için hazırladığı videoları sık sık Youtube'a eklemeyi adet haline getirmiş bir marka Starbucks.


2- Mystarbucksidea: Ürün geliştirmek için elinizdeki müşterilerden faydalanmanın zamanı geldi... Markanın üretim, pazarlama ve satış süreçlerinde aktif olarak rol alan personel bir süre sonra markaya yabancılaşabilir ve ticaretine müşteri odaklı bakma refleksini kaybedebilir.

Bu yüzden sizin yakalayamadığınız eksik noktaların çoğunu müşteri size söyler, böylece eksik noktalarınızı aklı başında bir şirketseniz görür ve geliştirirsiniz. Starbucks, kurduğu yardımcı websitesi mystarbucksidea ile müşteriyi markanın yaşam sürecine dahil ediyor ve bir yandan ürün inovasyonu için tüketicinin beyninden faydalanırken, onları bu sitede etkilişim halinde tutmayı da ihmal etmiyor. Bu web sitesinin yorum kısmı kilitli değil, yani ziyaretçiler fikir tartışması yapabiliyor.


3- Kampanyalar: Starbucks, şimdiye kadar uyguladığı birçok sosyal medya kampanyası ile turnayı gözünden vurdu. 


Foursquare: Starbucks, kimi zaman foursquare check-in yapan müşterilerini ücretsiz veya indirimli ürünleriyle ödüllendirirken, mekanın mayorlarına(mayor, foursquare'de o mekanda en fazla check-in yapan kişiye denir) özel teklifler sunmayı da ihmal etmedi. Örneğin; Starbucks 40. yılı şerefine rastgele seçtiği foursquare check-in yapan müşterilerine 40 USD'lik hediye çeki vermişti.


Twitter: İşin Twitter ayağında da durum farklı değil. Starbucks sıkı bir promoted tweets kullanıcısı ve Twitter'ı kampanyalarında yoğun şekilde kullanıyor.(promoted tweet nedir? promoted tweet, twitter'ın bir reklam pazarlama stratejisi. Para veriyorsunuz, istediğiniz anahtar kelimeyi satın alıyorsunuz ve kullanıcı  o kelimeyi twitterda arattığında markanız ilk sıralarda görüntüleniyor. Kısaca Twitter paralı  şekilde seo yapıyor) 


Facebook: Starbucks tek kelime ile Facebook'ta agresif. Yorum yapıyor, müşteriyle konuşuyor, fikir soruyor, sayfasını sık güncelliyor, ürünlerini tanıtıyor, içinde yer aldığı sosyal sorumluluk projelerinin resimlerini paylaşıyor...  Anımsarsanız, Starbucks Türkiye,Facebook'tan duyurusunu yaptığı kampanyada 40. yıl şerefine ücretsiz kahve ikram etmişti ve bu kampanya ile 10 binin üzerinde ücretsiz kahve dağıtmıştı.


Aşağıdaki videoda Starbucks'ın dijital strateji yöneticisi Alex Wheeler, Facebook like sayısını yükseltmenin yöntemleri hakkında ipuçları veriyor. 




SosyalMedyacci'nin Notu: Starbucks'ın SM politikası, müşteriyi markayla etkileşim halinde tutarak bağlamak üzerine kurulu. Neden mi? Çünkü, Starbucks adeta bir havayolu şirketi gibi davranıp sadakat kartlarını piyasada tutuyor. Starbucks kartı olanlar çeşitli indirimlerden faydalanıyor. 


Özetle Starbucks Formülü: Müşteri sadakati ve memnuniyeti + Sosyal Medya ile Engagement = Müşteri Yaşam Boyu Değerinde Artış

18 Nisan 2012 Çarşamba

Misafir Yazarlığa (Guest Blogger) Neden Soğuk Bakıyorum?

Bu blog hayata geçeli 4,5 ay gibi bir süre oldu ve blog üzerinden  70'in üzerinde makale paylaşıldı.  Bu süre içinde birçok kişiden kendi bloglarında yazmam için teklif aldım(herkese teşekkür ederim), fakat bir o kadar kişi de SosyalMedyacci'da misafir yazarlık yapmak istedi. 


Açıkçası SosyalMedyacci'yi kurduğumda ne başka bir sitede yazı yazmayı düşünmüştüm ne de başkasının bu sitede yazı yazacağını hayal etmiştim. Fakat sitenin pagerank değerinin ilk Google güncellemesinde 3 gelmesi ve içeriğinin tamamınının özgün olması, tahmin ediyorum ki sitemde misafir yazarlık yapmak isteyen kişi sayısını arttırdı.(misafir yazarlık yapanların kendi sitelerine backlink vereceğimi düşündükleri için)


Bugüne kadar da görüşlerimde bir değişiklik olmadı, çünkü misafir yazarlığın bu site için hiçbir faydası olmayacağını iddia edebilirim. Peki neden?


1- Yararlı İçerik Sıkıntısı: Bir şekilde bu siteye rastlayan birisi sitemde makalesinin çıkmasını talep ediyorsa, bu makale okuyucularıma bir değer katmalı. Çünkü bu site bir haber sitesi değil, ya da click sayısını büyük dert etmiş bir site değil, aksine kendi okuyucularıyla bütünleşmeyi hedefleyen, okuyucularına piyasada bulunmayanı vermek isteyen bir site. 


Sitedeki içeriklerin çoğunda  sosyal medya ile iktisat, müşteri ilişkileri ve pazarlama gibi bilimler-felsefeler aynı potada eritiliyor. Bu yüzden içeriğe paralel şekilde bir içeriğin ulaşması çok zor görünüyor.


2- Sitenin Marka Konumlandırması: Misafir yazarlığa karşı değilim, hatta guest blogging'in çoğu haber sitesi için zorunlu olduğunu biliyorum ve sitenin hitini ,alexasını arttıran en önemli kriterlerden biri olduğu görüşündeyim. Diğer yandan  panda algoritmasıyla birlikte gelen Google'ın ''site güncelliği'' tutkusunun had safhada olduğu şu günlerde, yola tek başına devam etmenin zor bir iş olduğunu tecrübe ederek çok defa öğrendim. Tüm bu sebepler yine de  beni misafir yazar almaya ya da misafir yazar olmaya itmiyor. Çünkü site marka konumlandırması olarak dışarıdan gelecek bir yazarın içeriğine hazır değil.


3- Zaman-Maliyet-Kar Üçgeni: Benim başka bir sitede yazmam için o sitenin içeriğine büyük saygımın olması, trafik bakımından iyi durumda olması, bana getirisi olması ve diğer yazan yazarların içeriklerinin de üst düzeyde olması gerekiyor. Bunların hepsini bir araya getiren bir siteye henüz rastlamadım. Yazılarımı büyük titizlikle yazıyorum. Bir başka bloga katkı sağlayacağım yazıyı kendi siteme eklemem her zaman daha avantajlı. Ayrıca doğruyu söylemek gerekirse başka bir site için yazacak zamanı hiçbir zaman bulamıyorum.


4- İmaj Kaybı: Bildiğimiz gibi internette yazılanlar kolay kolay Google'dan silinmiyor ve yıllar sonra bir arama yapılsa dahi karşınıza çıkabiliyor. Bugün iyi ve kaliteli bir içerik barındıran sitenin, yarın o yollardan sağmayacağını bilemezsiniz, belki de isminizi yıllar sonra o markanın yanında görmek istemeyeceksiniz.


SosyalMedyacci'nin Notu: Google'ın Panda algoritmasının yorum ile alınan backlinkleri ve doğal olmayan her türlü backlinki orta vadede değerlendirme dışında tuttuğunu  biliyoruz, bu yüzden seo için içeiriğinizle uyumlu kaliteli ve doğal görünen backlinklere ihtiyacınız var. İşte misafir yazarlık burada devreye giriyor ve misafir yazar olarak yazdığınız blogda linkinizin olması sizi üst sıralara taşıyor. SosyalMedyacci yakın zamanda stratejisini ve blog formatını değiştirip yazarlara kapısını açabilir, fakat şu an için buna hazır değil.

13 Nisan 2012 Cuma

İçerik Pazarlama Stratejisi İçin 6 Faydalı Yöntem

İçerik Pazarlama Stratejisi 1 sene öncesine dönüp bakıldığında hakkında çok konuşulan bir konu değildi. Fakat son günlerde ardı ardına gelen açıklamalar, içerik pazarlamanın şirketlerin ömrü için ne kadar önemli olacağına dikkat çekiliyor. Hatırlarsanız Vuslat Doğan Sabancı son günlerde kendisine yöneltilen bir soruyla ilgili olarak  geleneksel medyaya değil, yeni medyaya yatırım yapmayı düşündüklerini belirtmişti.

Yeni Medyanın en büyük gücünün içerik olacağını söylemek yersiz olmaz. Fakat içerik üretmek ve bu içeriğin viral olması, yani dilden dile dolanıp dallanıp budaklanması, twit edilmesi, paylaşılması için dikkat edilmesi gerekenler var. İster bir blog yazarı olun, ister web yöneticisi olun, ister şirket olun, hedeflerinizi maliyeti düşük şekilde büyütmek için içeriğe, viral içeriğe ihtiyacınız olacak.

Peki, virale dönük içerik pazarlama stratejisi oluşturmak için nelere dikkat edilmeli?

1- Tıklanabilir Olmalı: Ürettiğiniz içerik insanlarda tıklama hevesi uyandırmadığı müddetçe istediğiniz kadar kaliteli olsun, bir değer ifade etmez. Değeri yüz milyon dolarla ifade edilen Mashable gibi sitelerde ‘’How to’’, ‘’ 5 Ways To’’, ‘’10 Steps For’’ gibi yazı başlıklarına sıkça rastlıyorsunuzdur. Bunun sebebi insanların bu başlıkları görünce psikolojik  kırılma yaşamaları, heyecanlanmaları, merak etmeleri… Birisi size bir şeyin nasıl yapılacağının formülünü veriyor, ya da birkaç adımda nasıl yapabileceğini gösteriyor. Neden tıklamayasınız ki? ‘’Tıklamak’’ insanların oturup üzerinde düşündükleri bir şey değil, diğer bir deyişle surf yaparken rastladığınız bir içeriği ‘’ya acaba tıklasam mı’’, ‘’yok yok tıklamayım’’ diye düşünmezsiniz. Karar verme süreniz anlıktır. Ya tıklarsınız ya da tıklamazsınız, her iki eylemde de düşünmezsiniz, davranışınızı akıl süzgecinden geçirmezsiniz. Bu yüzden içeriğinizin tıklanma hevesi uyandırması öncelikle içerik başlığından geçiyor. İçerik başlığında ‘’ 7 Kilit Metod’’ , ‘’ Nasıl…., ‘’Yapılır’’ gibi sözcüklere yer vermeniz o içeriğin tıklanabilirliğini arttırır. Bu tarz üç başlık seçimi dışında bir başlığa karar verecekseniz başlığınız aşırı dikkat çeken, merak uyandıran sözcükler içermelidir.

Yurtdışındaki iş ilanlarına göz attığınızda ‘’ how to ‘’ ve ‘’ 5 ways’’ makalesi yazan personel arayan şirketlere rastlayabilirsiniz.

2- Başlık Vaat Ettiğini Gerçekleştirmeli: Güzel… İnsanlar başlığınıza tıkladı ya sonra? Eğer içerik- başlık uyumu vasatsa şüpheniz olmasın kısa süre sonra terk edilirsiniz. Siz onlara bir söz verdiniz, onlara bir yol göstereceksiniz, umut verdiniz, sözünüzü tutmalısınız. Yazdıklarınız, başlığınızı teyit etmeli, insanlar yazıyı okuduklarında aldatıldıklarını hissetmemeli aksine bir fayda sağlamalılar. Yoksa, popülarite uğruna itibarınızı zedelersiniz. Örneğin; bu yazıdaki başlığa (‘’İçerik Pazarlama Stratejisi İçin 6 Kurtarıcı Yöntem’’) tıklamanız çok kolaydı. Çünkü merak edilen bir konunun formülünü maddeler halinde açıklayacaktı. Eğer vaadettiğini gerçekleştirmemiş olsaydı, muhtemelen buraya kadar gelmezdiniz.

3- İçerik Fayda Sağlamalı: Bir ürünü neden alırsınız? Cevap: Fayda sağladığı için. Bir ürün iki şekilde fayda sağlar. A) Somut olarak B) Soyut olarak.

İçeriğiniz de bir ürün aslında. İnsanlar içeriğinizden ya bir şey öğrenmeli, ya eğlenmeli ya da real hayatına adapte edebileceği birikimler elde etmelidir. Ancak bu takdirde içeriğiniz değerlidir.

4- Kolay Paylaşılabilir Olmalı: Mükemmel bir başlığınız var ve başlığınıza uyan kaliteli bir içeriğiniz var ise yolun yarısını yarıladınız demektir. Yolun diğer yarısında karşınıza çıkan en önemli faktör, fayda sağlayan içeriğin paylaşmaya teşvik etmesidir. Bunun için,her içeriğinizin sonunda sosyal paylaşım butonu bulunmalıdır, butonlar yalnızca birkaç büyük sosyal ağ oyuncusunu değil, piyasada rağbet gören 10-15 sosyal ağı kapsamalıdır. Kısaca, paylaşılabilecek her mecranın ‘’paylaş’’ butonu bulunmalıdır.

 İnsanlar bir içeriği neden paylaşır?

a) Daha önce hiç bahsedilmeyen bir konudan bahsetmişsinizdir.
b) Daha önce bahsedilen bir konuyu detaylı ve ciddi şekilde incelemişsinizdir.
c) İçeriği okuyan kişileri heyecanlandırmış, gülümsetmişsinizdir.

İşte bu üç detaydan birini sade, herkesin anlayabileceği bir dile indirgeyip, klavyenizle ifade ettiğiniz takdirde viral, paylaşılacak bir içeriği oluşturmuş olursunuz. Geriye, arkanıza yaslanıp içeriğinizin kaç kişiye ulaştığını seyretmek kalır.

5- Arama Motoruna Uygunluk: Bu madde viral bir içerik için olmazsa olmazlardan biri değil, fakat daha çok kişiye ulaşmak için Google’ın dilinden biraz anlamanız fena olmaz.

Google başlık kısmında, yazının hemen başında ve yazının sonunda anahtar kelime bulunduran içerikleri, o anahtar kelime arandığında ilk sayfalarda çıkarmayı sever. Çünkü Google, en alakalı ve kaliteli içeriği ilk sayfalarda göstermek ister ve kullanıcısını böylelikle memnun eder. Kullanıcılarını arama yaptıklarında alakasız, spam içeriklerle gereksiz bilgi bombardımanına tutmaz, en azından bunu ilk sayfalarda yapmaz.

SosyalMedyacci’nin ilk zamanlarında paylaşılan ‘’sosyal medya nedir’’ isimli makalenin Google’da ilk sayfada görüntülenmesinin sebeplerinden biri de bu.(bu faktör tek başına yeterli değil; domain yaşı, anahtar kelime – içerik uyumu, backlink, domain yaşı vb. birçok faktör de var).

Burada dikkat etmeniz gereken nokta, anahtar kelimelere odaklanarak kelime fazlalağından kaçınmak olacaktır. İlk sayfada çıkacağım diye okuyucuyu rahatsız etmemelisiniz, eğer böyle bir amaç güderseniz Google bunu da fark edecek ve sizi arka sayfalara itecektir. Çünkü, içeriğinizi tıklayan kişiler sıkılıp ‘’ne saçmalamış bu’’ diye sayfayı terk ederlerse Google şu şekilde düşünür:
Ona değer verdim, ilk sayfalarda çıkarttım, fakat insanlar tıklar tıklamaz sayfayı terk ediyorlar, beni aldattı…( burası abartı oldu, Google bu kadar duygusal değil )

6- Doğru Zamanda Doğru Mecrada Paylaşım: Bir medya gücünüz vardır, ya da müthiş bir ziyaretçi trafiğiniz vardır, içeriğinizi kendi sitenizde paylaşmanız yeterli olabilir. Fakat eliniz bu kadar güçlü değilse elinizdeki diğer seçenekler nelerdir?

1- Sosyal Medyada alakalı kişilerin Twitter hesabınızı takip etmelerini sağlamak, ya da Facebook ve diğer mecralarda alakalı kişilere kendinizi beğendirmek ve içeriğinizi bu hesaplarda yaymak

2- Özellikle B2B şirketiyseniz içeriğinizi alakalı Linkedin gruplarında paylaşmak

3-  Siteniz ya da blogunuza giden ziyaretçi sayısını arttıracak faaliyetlerde bulunmak

SosyalMedyacci’nin Notu: Viral içerik oluşturmayı herkes ister, fakat bunu bazıları başarır. Başaranlardan biri olmak istiyorsanız değerli içeriği akıllıca üretmelisiniz. Sırf ilk sıralarda görünmek ve viral olmak için alakasız içerikler sunmamalısınız.

İçerik pazarlama stratejinizi bugünden belirleyin, yarın çok geç olabilir…

12 Nisan 2012 Perşembe

Instagram 1,5 Senede Nasıl 1 Milyar Dolar Etti?

1,5 senede 1 milyar dolar eden çok fazla şirket duymamışsınızdır. Bildiğiniz gibi Instagram bunu başardı. Peki piyasada binlerce iphone&android aplikasyonu(uygulama) bulunurken, instagram’ı bu kadar başarılı kılan neydi? 


Yeni medya düzeninde ürünü değerli kılan faktörler nelerdi? Facebook, Instagram için yüksek miktardaki doları neden gözden çıkardı? 




Neden 1- Mobil Kullanıcı Verileri: Çoğu yazımda yeni medyanın yalnızca sosyal ağlar olarak algılanmaması gerektiğini, sosyal medyanın alt başlıklarının sosyal ağ, içerik ve veri olduğunu belirtiyorum. Bazı paylaşımlarda okuduğum kadarıyla, Facebook’un Instagram’ı satın almasının  asıl nedenlerinden birinin Instagram'ın sahip olduğu 33 milyon kullanıcı datası olmadığı savunuluyor. 


Yani, Facebook’un zaten 1 milyar kullanıcı datası var, 30 milyon daha elde etmesi ne işe yarar ki? diye düşünülüyor. Fakat, gözden kaçan şey, Facebook’un sıradan bir müşteri datası almadığı. Tüm medyanın ve ticaretin mobil cihazlara taşınmaya başladığı bugünlerde, 33 milyon aktif mobil kullanıcıya ait bir veritabanı iyi para ediyor. Nitekim, Zuckerberg yaptığı açıklamada ‘’ Facebook ilk defa bu kadar kullanıcısı olan bir uygulamayı satın alıyor, bu çapta büyük satın almaları devam ettirmeyi planlamıyoruz’’ dedi. Diğer bir deyişle, satın almanın sebebini Instagram’ın sahip olduğu kullanıcı sayısı olarak yorumladı.


Neden 2- Rekabet: Google ve Facebook arasında bir rekabet olduğu gün gibi aşikar. İki büyük oyuncu da birbirlerinin önüne geçmek için farklı hamleler yapmak zorunda, aynı zamanda birbirlerinin hamlelerini önceden tahmin ederek önlem almak durumunda. Facebook için bu satın alma bir önlem olabilir. Google, google +’a yatırım yapıyor ve Facebook’un karşısına çıkarmak istiyor, bu yüzden-eğer Facebook satın almasaydı- Google Instagram’ı satın alarak rekabet gücünü arttırabilirdi. Facebook böyle bir tüyo aldıysa erken davranmış olabilir.


Neden 3- Instagram’ın Kendi Başına Oluşturduğu Tehdit: Yeni medyanın anahtar kelimesi ‘’engagement’’  (etkileşim diyelim) oldu ve olacak. Facebook, kazandığı paranın büyük kısmını fotoğrafların altında ''comment'' kısmında yer alan kullanıcıların atışmaları, sataşmaları, yorumları üzerinden sağlıyor. Çünkü resimler Facebook’u Facebook yapan en önemli öğe. Resimler paylaşıldığı için Facebook’a ilgi var. Instagram da tam olarak bunu yaptı. Resimler üzerinden insanları mobil cihazlarıyla sosyalleştirdi. Instagram uzun vadede kullanıcı sayısını arttırabilir ve Facebook’taki birkaç özelliği kendine adapte ederek Facebook'un pastasını tehdit etmeye başlayabilirdi.


Neden 4- Facebook'un Sıradışılaşma İsteği: Tüm sosyal ağlar için birgün demodeleşme riski vardır. Çünkü kullanıcı modaya uyar ve trende yönelir. Kullanıcılar, onları sosyal ağa bağlayacak ögeler olmadığı müddetçe son trend sosyal ağlara yönelme eğilimi gösterirler. Unutmayın ki, Hi5 ve MySpace'in son senelerde yaşamış olduğu hüsran hala konuşuluyor.  İşte Facebook da bu hüsranı yaşamamak için ürününü çeşitlendirmek zorundaydı. 


Son raporlara göre, kullanıcılar Facebook üzerinde 2011'e göre yarı yarıya daha az oyun oynuyor. Yani, Zynga, Farmville devri yavaş yavaş kapanıyor. Facebook üzerinden oynanan oyunların kullanıcıyı sitede tutmak ve etkileşime sokmak için müthiş bir silah olduğunu dillendirmemize gerek yok.  Kısaca bu silah artık son mermilerini boşaltıyor.


Diğer taraftan piyasada tutunmaya başlayan Pinterest, Google+ gibi sosyal ağlar Facebook'un rüyalarını kaçırıyor. Dolayısıyla Facebook ürün yelpazesini genişletmek zorunda kalıyor. Instagram müthiş filtreleriyle Facebook'a yüklediğiniz resimleri farklılaştırabilir. Bu da Facebook için kullanıcıların etkileşime girmesi anlamına geliyor.


SosyalMedyacci'nin Notu: Kendilerini resim üzerine konumlandıran sosyal ağlar son günlerde senede sıçrama yapmış durumda. Bu aralar trendin lokomotifi Pinterest olmaya başladı. Diğer deyişle, kullanıcıların eğilimi resim üzerinden sosyalleşmek oldu. Facebook bu durumu gördü ve Instagram'ı satın alarak akıllıca bir hamle yaptı. 


Karşı hamle olarak Google'ın adı Pinterest'i satın alma dedikodularına karışır mı? Bekleyip göreceğiz...

10 Nisan 2012 Salı

Pinterest'in Getirdiği 4 Yenilikçi Kampanya

Pinterest’in bu kadar başarılı olmasını herkes büyük bir hayretle karşılıyor, çünkü Google+’ın patlama yapacağı sene olarak dillendirilen 2012, Pinterest’e kıyak geçti. Gerçi kıyak geçti demeyelim, Pinterest’in sade tasarımı ve yapılmayanı yaparak sosyal medyanın nimetlerini resimler üzerinden sergilemesi kadınları cezbetti.

Kadınların pinterest ile yatıp pinterest ile kalktığı, makyaj modellerini pinterest üzerinden çaldığı, pişirdikleri yemeklere pinterest tuzu koyduğu bugünlerde şirketler de boş durmuyor ve birbiri ardına pinterest kampanyaları gerçekleştiriyor.

Bugüne kadar gerçekleştirilen 5 pinterest kampanyasını mercek altına yatıralım:

1- Kotex: İlkler özeldir. Kotex’in, dünyanın ilk pinterest kampanyasını gerçekleştirmesinin üzerinden uzun süre geçmese de, sınırları zorlayıp Twitter ve Facebook’un dışına çıkması her zaman hatırlanacak.

2012’de açıklanan istatistiki verilere göre; Amerika’da bulunan Pinterest kullanıcılarının %83’ünün bayan olduğu düşünüldüğünde Pinterest, Kotex markası için doğru adres. Doğru kitleye doğru reklamı ilettiğiniz takdirde başarılı olmanız kaçınılmazdır.

Kampanya Hakkında: Kotex, pinterestte etkileyebileceği kitle yüksek olan 50 bayan seçti ve bu bayanların pinlerinden ilgi alanları hakkında bilgi edindi ve onlara özel hediye paketi hazırladı.


Başarı Düzeyi: Kotex doğru hedef kitleye ulaştı ve Pinterest’te düzenlediği ‘’Women’s İnspration Day’’ isimli kampanya ile 693 bin kişilik bir etki alanı(impression) yarattı. Bu etkiyi talihlilere göndermiş olduğu 50 hediye paketi ile gerçekleştirmiş olması maliyet-getiri olarak düşünüldüğünde ciddi bir başarı.

Başarı Sebebi: Hedef kitle için doğru sosyal mecra seçimi, beğenilerine yönelik ürünlerle tüketiciyle kurulan duygusal bağ.

2- Guess’in  ‘’Color Me Inspired’’ Kampanyası: Guess her ne kadar bir Amerikan markası olsa da kıyafetlerinde kullanılan çizgiler kıyafetlere bir İtalyan elinin değdiğinin kanıtıdır. İtalyan asıllı Marciano kardeşler tarafından kurulan bu moda devi, sosyal medyayı iletişim stratejisinin içine almışa benziyor.

Kampanya Hakkında: Bahar sezonu ürünlerini tanıtmak için kullanıcılardan ‘’guess my color inspiration’’ isimli pin tahtalarını yaratmaları istendi. Katılımcılardan kendilerine en çok ilham veren renklerin bulunduğu en az 5 resimi pinlemeleri talep edildi.1 hafta süren kampanya sonuna ünlü moda blogcularının jüriliğinde talihliler belirlendi.


3- Peugeot: Fransız araba üreticisi Peugeot, Pinterest’e duyarsız kalamadı ve yeni sosyal medya fenomeninde bir kampanya düzenledi.

Kampanya Hakkında: Pinterest’te reklam şeklinde beliren 3 yeni model Peugeot’nun bazı parçaları kayıp. Bu peugeotların eksik parçalarını bulup puzzle’ı tamamlayan ilk 5 kişi ödülleri kazanıyor. Peugeot Panama’nın gerçekleştirdiği bu kampanya yenilikçi görünüyor. Bu arada puzzle’ı tamamlamak için Peugeot Panama’nın Facebook sayfasına girmeniz ya da web sitesine girmeniz gerekiyor ki eksik parçaları bulun ve pinterest duvarınıza pinleyin.




Başarı düzeyi: Otomotiv sektöründe Pinterest’i bir reklam aracı olarak kullanan ilk şirket Peugeot oldu ve bu yenilikçi anlayış Peugeot’un inovasyona verdiği önemin bir göstergesi sayılabili. Diğer taraftan daha önce Facebook’ta gördüğümüz Puzzle oyunu ilk defa Pinterest’e Peugeot ile taşınıyor.

Peugeot Neyi Doğru Yaptı?: Puzzle oyununu tamamlamak için Peugeot’un facebook sayfasının beğenilmesi gerekiyor. Beğendikten sonra ise pinterest’e dönerek eksik parçaları pinlemek gerekiyor. Yani, kampanyada birden fazla sosyal ağ hesabı aktif olarak kullanılıyor.

4- British Midland International: Havayolu şirketlerinin sosyal medyayı aktif bir şekilde kullandığına birçok kez şahit olduk. Boş koltuklarını Facebook üzerinden anlık olarak satışa çıkaran havayolu şirketleri, Foursquare check-in yapan yolcularına hediyeler şirketler… 


Lufthansa ile partner olan BMI Pinterest’i sosyal medya çalışmalarına dahil eden ilk havayolu şirketi olsa gerek.  


Kampanya Hakkında: Ağırlıklı olarak Londra çıkışlı uçuşlar düzenleyen BMI uçuş gerçekleştirdiği güzergahlardan 5’ini kampanyaya dahil ediyor.Her bir güzergaha ait 9 resmin bulunduğu boardların(panoların) her biri numarlandırılmış, kullanıcılar bu numaralandırılmış güzergah resimlerini pinliyor ve her hafta yapılan çekilişle talihliler uçak bileti kazanıyor.




SosyalMedyacci'nin Notu: Facebook ve Twitter'ın ardından en çok kullanıcıya ulaşan 3. sosyal ağ olmayı başaran Pinterest, Google+'a Facebook benzeri bir sosyal ağa piyasanın ihtiyacı olmadığını göstermiş gibi görünüyor. Yeni oyuncular dijital piyasaya renk getiriyor ve rekabet iyiden iyiye kızışıyor.

6 Nisan 2012 Cuma

Sosyal Medyada Doğru Bilinen 10 Yanlış

1- Sosyal Medyayı Yalnızca Büyük Şirketler Kullanabilir

Yanlış. Sosyal Medya küçük bütçeyle de insanları etkileyebileceğiniz bir alan. Uzmanlık alanınızla ilgili youtube gibi video paylaşım sitelerine hazırlamış olduğunuz kısa sunumları ekleyebilir ve iyi bir youtube optimizasyonuyla bu videoları birçok kişiye ulaşabilirsiniz. İnsanlar ücretsiz ve faydalı bilgileri sever. Bir restoran işletmekteyseniz ise foursquare check-in yapanlara özel indirimler sunabilirsiniz.

Bir hosting servisi ve alan adı alarak profesyonel görünümlü wordpress şirket blogu açmak da ucuz fakat etkili bir yöntem. Bu blogu ara ara güncelleyerek birçok insana ulaşabilirsiniz.

2- Sosyal Medya Satışlarımı Zirveye Ulaştırır

Yanlış. Sosyal Medyayı satışlarınızı direkt olarak arttırmak için araç olarak görüyorsanız, yanlış yoldasınız. Sosyal Medya, potansiyel ve hali hazırdaki müşterilerinizi etkilemek, onları dinleyip hizmetinizi geliştirmek, memnuniyet ve marka farkındalığı yaratarak dolaylı olarak satışları arttırmak için kullanıldığı takdirde çok daha etkili. Yalnızca kampanyalar üreterek müşteriyi bağlamanız mümkün değil, onları anlamalı, dinlemelisiniz. İletişim ve etkileşim sosyal medyaya çıkış parolanız olmalı.

3- Kesinlikle Facebook ve Twitter’da Bulunmalıyım

Yanlış. Kalitesiz, içi boş bir ürününüz varsa, sosyal medyaya dalmak büyük hata olur. Facebook ve Twitter sayfanızı oluşturmak birkaç dakikanızı alır, ya sonra? Memnun olmayan müşteriler, hakaretler… Güvendiğiniz, markanızın rakiplerinizi birkaç alanda geride bırakabilecek bir imajı yoksa ve siz de aynı şekilde yalnızca sıcak satışa dayalı, kısa vadeli bir şirketseniz sosyal medyayı kullanmamanız güzel bir fikir.

4- Sosyal Medya da Ne? Varsa Yoksa Geleneksel Medya

Yanlış. Vizyonunuzu genişletin. Geleneksel Medyanın gücünü reddetmek mümkün değil, fakat sosyal medyanın kaleleri ele geçirdiğini görmek lazım. Dünyada internete ulaşım oranın artmasına paralel olarak sosyal medya  gücünü sürekli arttırıyor. Herşey dijitalleşip internet ortamına taşınıyor. İnternet ve çoğu bilgi de 10-15 sene içinde büyük oranda gözlüklere taşınabilir. Nasıl mı?

Google, üzerinde çalışmakta olduğu ‘’Project glass’’ isimli projesini birkaç gün önce tanıttı. Bu projeye göre gözünüze taktığınız gözlük, ses komutlarınıza bağlı olarak neredeyse çoğu gündelik işinizi görüyor. Mesajlarınız, telefon görüşmeleriniz, hava durumu, saat…  Geleneksel medyayı cepte tutarak, sosyal medya ve teknoloji gerçeğini harmanlamak gerekli. Google’ın sıradışı tanıtım videosunu izleyelim:


5- Sosyal Medya Risksizdir

Yanlış. Sosyal Medyayı ve müşterilerin online gücünü küçümserseniz, şirketinizin itibarını ayaklar altına alabilirsiniz. Medyaya katıldığınız, röpörtaj verdiğiniz, bilgi paylaştığınız her ortamda risk vardır. Bu risk, sizi krizlere taşıyabilecek kadar ciddi olabilir. Bu yüzden sosyal medyanın risklerini bilerek iyi bir iş planı hazırlamanız, B planınızın bulunması gerekir.

6- Sosyal Medyada Ölçümleme Yapılamaz

Yanlış. Sosyal medya çabalarınızı ölçmek için ücretli olduğu kadar ücretsiz de birçok araç mevcut. Twitter ve Facebook analiz araçları dışında, feedburner ile sitenize abone olan kişi sayınızı görebilir, addthis ve addtoany gibi sosyal paylaşım butonlarının sunduğu analitik araçlarla içeriğinizin kaç kere paylaşıldığını takip edebilirsiniz. Ölçümlemesi yapılamayan konu, sosyal medyanın kurumsal itibarınıza katkısı gibi konulardır.

7- Takipçi Sayımı Arttırırsam Yolun Yarısını Tamamlarım

Yanlış. 100 bin takipçiyi, belki de çoğu spam takipçiyi ne yapacaksınız? Onların birbiriyle markanızı tartışmasını sağlayamadıktan sonra, ürettiklerinizi paylaştıramadıktan sonra sanal takipçilerinizi çöpe atabilirsiniz.

8-  Sosyal Medya İçin Fazladan Bir Kişi İstihdam Etmeme Gerek Yok

Yanlış. Hele de kurumsal, büyük ölçekli bir firmaysanız. Şirketinizde çalışan bir personel, danışmanlarla ve ajanslarla ortak projeler üretmelidir. Aksi takdirde büyük bir müşteri potansiyelini kaçırırsınız. Hele de rakiplerinizin çoktan atağa geçip sosyal medya yardımıyla müşteri kapmaya başladığı bir arenada.

9- SEO ve SMO Aynı Anlama Gelir

Yanlış. SEO, arama motorlarında üst sıralara çıkabilmek için yapılan çabaları ifade eder. SMO ise web sitenizi veya markanızı sosyal mecralarda popüler hale getirmek üzere yapılan çabalardır. Paylaşılabilme ihtimali yüksek içerikler üretmek, online ortamda viral pazarlamaya dönük kampanyalar düzenlemek örnek olarak verilebilir.


10- Bir Sosyal Medyaya Girelim, Gerisi Çorap Söküğü Gibi Gelir

Yanlış. Mutlaka bir yol planına göre hareket edin. Önceden hedeflerinizi, amacınızı açıkça belirleyin. Başarı kriterlerinizi dizin. Sürekli başarı derecenizi ölçün, stratejik planlama ve pazar araştırması hangi işi yaparsanız yapın gündeminizin ilk maddesi olmalı.

4 Nisan 2012 Çarşamba

Merak Edenler İçin 9 QR Kod Kampanyası Örneği

QR kod kampanyaları bir bir gelmeye başlıyor. Mobil cihazlar yaygınlaşmadan önce Japonya’da yaygın olarak kullanılan, fakat Türkiye ve dünyada mobil cihazların kullanımının artmasından sonra patlama yapan QR kodların bir kampanya aracı olarak nasıl kullanılması gerektiğini aşağıdaki örneklerden inceleyelim. Türkiye’de hala yaygınlaşmaya devam eden QR kod kullanımı birçok alışveriş mağazasının vitrinini süslemeye başlıyor ve bu durum kampanyaların da çok yakın zamanda sesini arttırarak kapıyı çalacağını gösteriyor.

1- Heineken: Heineken, düzenlediği açık hava festivalini tam bir QR kod şölenine dönüştürüyor. Nasıl mı?

Konser alanında kurulan standta katılımcıların mesajlarının yazılı olduğu QR kodlu yapışkanı üreterek. Stantın olduğu bölgeye gidiliyor ve yetkiliye QR kodun altında gizlenmesi istenen mesaj iletiliyor.(Örneğin; ‘’Benimle dans eder misin’’?). Organizasyon yetkilisi kullandığı QR kod programıyla saniyeler içinde mesajı QR koda dönüştürüp, ortaya çıkan stickerı katılımcıya veriyor. Katılımcı kıyafetine bu QR kodu yapıştırıyor. Katılımcılar birbirlerinin üzerindeki QR kodları mobil cihazlarla okutuyor ve eğlenceli dakikalar başlıyor. Sevgili arayan mı ararsınız, Justin Bieber’e mesaj gönderen mi, gerçekten mükemmel bir kampanya… Hatta en beğendiğim QR kod kampanyası demeliyim. Neden mi?Çünkü eğlence ve etkileşim var. QR kod tüketicilerin iletişim kurması için kullanılıyor. İzleyelim:


2- Toys’R’Us: QR kodların en güzel kullanım alanlarından biri de ürünlerin üzerine yerleştirilip, tarandığı takdirde tüketicileri ürünlerle ilgili detaylı bilgi vermesi veya bir tanıtım videosuna yönlendirmesi. Toys’R’ Us, bazı ürünlerinin üzerine QR kod görselini koyuyor ve ‘’air swimmers extreme’’ adını verdiği ürünlerini qr kodlarla süslüyor. Örneğin aşağıdaki görselin üzerindeki qr kodu,qr kod okuyucu yardımıyla tarattığınızda, ürünün renkli tanıtım videosuna yönlendiriliyorsunuz. Örneğin aşağıdaki resimdeki kodu taradığınızda yönlendirileceğiniz video:


















3- Opel: Opel, uyguladığı QR kod kampanyasında  Oti Holding bünyesinde yer alan Odeon Tours ve Vestel ile işbirliğine gitmiş. Odeon ve Vestel’den indirim kapabilmek için yapılması gereken Opel showroomlarında bulunan QR görsellerini taratmak. Bu takdirde Odeon’dan yüzde %40’a varan erken rezervasyon indirimi, vestel e-mağazadan ise %10’luk bir alışveriş indirimi kazanabiliyorsunuz.


4- Google: Google, WebGL bookcase projesiyle QR kodu iyice benimsemişe benziyor ve rutin çalışmalarının içine QR kodu tamamen yerleştirdiğini kanıtlıyor. WebGL Bookcase'i tanımlamak için, 100 binin üzerinde kitap bulunduran 3D online kütüphane diyebiliriz. Kütüphanede konuya göre tarama yapabiliyorsunuz. Kitabı beğendiğinizde satın almak üzere books.google.com’a yönlendiriliyorsunuz. İsterseniz her kitabın sol alt köşesinde bulunan QR kodu tarayabilir ve kitabı download edebilirsiniz.


5- Maserati: İtalya-Bologno’da doğan lüks otomobil üreticisi Maserati, gerçekleştirdiği QR kod kampanyası ile insanlara markaya müdahele hakkı veriyor. Nasıl mı? Birçok dergiye verdiği QR kodlu reklamlarında QR kodu tarayan kullanıcılar Maserati’nin oluşturduğu mini siteye yönlendiriliyorlar. Bu site üzerinde hayalinizdeki Maseratiyi tasarlayabiliyorsunuz.


6- Betfair: 51.700 kişi kapasiteli Dublin stadyumunun ortasına futbol toplarından QR kod yapmak kimin aklına gelirdi? Tabii ki futboldan para kazanan birilerinin. Ünlü bahis şirketi Betfair, birkaç güzel kızı viral videosunda kullanarak (iddiası o ki 7 asistan bu QR kodu yapmak için canla başla çalışmış), futbol toplarından kocaman bir QR kod yapabildiğini gösteriyor. Taranan QR kod ile kendinizi Betfair’in kampanya sayfasında buluyorsunuz. Videoda paraşütle atlayıp QR kodu tarayan arkadaşımız iyi bir iş çıkarmış. Göz atalım:


7- Lego: Lego Almanya’nın en büyük online oyuncak mağazalarından olan mytoys.de ile işbirliğine gidiyor ve çok fazla kişinin önünden geçtiği bir billboarda lego parçalarından oluşan QR kod yerleştiriyor. QR kodu okuttuğunuzda mytoys.de’nin lego kısmına uçuyorsunuz. Reklamda belirtilene göre, mytoys.de’nin ziyaretçi sayısı bu kampanya sayesinde ciddi şekilde artmış.


8- Heinz: Amerika’da ketçap pazarının %50’sini elinde bulunduran Heinz, ketçap kutularının arkasına koyduğu QR kodu tarayan tüketicileri online bir çekilişe yönlendiriyor ve bu çekilişi kazananlara ekolojik ürünler dağıtıyor. Doğaya duyarlı bu kampanyada verilen ödüllerden biri de Hibrit otomobil.


9- Victoria’s Secret: Miranda Kerr, Gisele Bündchen, Adriana Lima, Tyra Banks… Victoria’nın melekleri saymakla bitmez. ABD’li moda şirketi ‘’seks satar’’ cümlesinden yola çıkmış olacak ki billboardlara koymuş olduğu reklamlarda modellerin üzerine QR kod yerleştirmiş (tabii QR kodun yerleştiği yer biraz müstehcen). Aşağıda gördüğünüz resimde Candice’nin sırrını ortaya çıkarın diyor ve QR kod tarandığında model Candice Swanepoel’in tanıtımını yaptığı iç çamaşarı modelin üstüne giydiği şekilde ortaya çıkıyor.


 SosyalMedyacci'nin Notu: QR kod kampanyalarını bu kadar farklı kılan şey aslında gizemi. QR kodun ardında bilinmeyen var ve insanlar bilinmeyen markayı,ürünü ister istemez merak ediyor. Bu merak müşteriye indirim kuponu veya bedava ürün vermek gibi ekstralarla süslenince daha fazla etki yaratıyor.
QR kod çoğu marka için fark yaratıyor.

2 Nisan 2012 Pazartesi

Kriz Yönetiminde Bir Araç Olarak Sosyal Medya

Geçtiğimiz yazılarda domino etkisi gösterip hızla yayılan sosyal medya krizlerinden bahsetmiştik. Dominos Pizzayı derinden etkileyen krizi ve McDonalds’ın McDstories ile yaşadığı küçük çaplı sosyal medya çarpılmasını örnek vaka olarak incelemiştik. Şüphesiz bu tramvaların ortadan kaybolmasındaki en büyük etken, uygun kriz iletişim stratejilerinin seçilmesiydi.

Dominos’un yaşadığı krizde şirket CEO’sunun online video ile açıklama yaparak müşteriyi ikna etme çabası ve bunu büyük oranda başarması, sosyal medyadan kaynaklanan bir krizin yine bir sosyal medya aracı ile nasıl yumuşatılabileceğine dair en pozitif örneklerden birini teşkil ediyor.

Kriz Yönetim uzmanlarından Timothy Coombs’un, krizde kurulacak iletişimi sınıflandırdığı kitabında bahsettiği kavramlardan biri de ‘’yok sayan strateji’’ idi. Bu strateji, kurumun veya kişinin krizin olduğu kabul etmemesi, aksine reddetmesi ve neden bir kriz olmadığını gösterme çabasına girişmesi olarak ifade edilebilir.

Sosyal Medya, krizi bu şekilde yönetmeye çalışan ve hikayesini hüsranla sonuçlandıran birçok şirket gördü. Dolayısıyla bu tecrübelerden çıkarılması gereken ders, yeni medya düzeninde içinde bulunulan krizi reddetme çabasının, her zaman olumsuz senaryo ile sonuçlanacağıdır.

Bu durumun sebebi sosyal medya ve paylaş butonlarının etkisiyle ufak çaplı krizlerin kısa sürede çarpan etkisi gösterebilmesi. Ekonimide kullanılan bir kavram olan çarpan etkisi (gelir elde edenlerin harcama yaparak başkalarına gelir oluşturması, gelir oluşan grubun da harcama yatarak başkalarına gelir yaratması ve bu döngünün bu şekilde uzayıp gitmesi), sosyal medyada da kendini hissettiriyor.

Sosyal Medyanın Çarpan Etkisi, online ya da offline olarak paylaşılan bir içeriğin Facebook, Youtube, Twitter gibi sosyal mecralarda paylaşılarak domino etkisi göstermesi ve sınırsız sayıda kişiye ulaşabilme potansiyeline sahip olmasıdır. Bu durum markayı iki farklı senaryoya sürükleyebilir:

1- İyi Senaryo: Gerek marka gerekse potansiyel müşteriler yeni hizmet, kampanya veya ürünün duyurulmasını sosyal medya ile sağlayabilir ve reklam sosyal medyanın çarpan etkisiyle bir anda yayılır.

2- Kötü Senaryo: Kaynağını bir hizmet veya personelden alan, şirketin veya kişinin daha önceden beklemediği olumsuz bir durum sosyal medyanın çarpan etkisiyle bir anda yayılır.

Kötü senaryo ile mücadele etmenin en önemli adımlarından biri Youtube ve Facebook kanallarını kullanarak basına yetkili birinin açıklama yapmasıdır. Doğmak üzere olan KFC krizini Malezya KFC’nin operasyon müdürü bu şekilde yönetebilmiştir.(Malezya KFC’de çalışan personellerden birisi KFC mutfağında gıda sağlığını tehdit edecek eylemlerde bulunmuş ve bunu sosyal medyada yayınlamıştı)

KFC müdürünün sosyal medyada patlak veren krizin etkisini azaltmak için yaptığı konuşmayı izleyelim:


 SosyalMedyacci’nin Notu: Videoda görüldüğü gibi sosyal medya, kriz iletişiminde kullanılabilecek en faydalı argümanların başında gelmektedir. Etki alanının genişliği ve tüketiciyle kurduğu samimi hava, kriz yönetiminde sosyal medyanın yeni bir araç olarak kullanılmasının önünü açmıştır.

Ayrıca markanın sosyal medyada hakkında söylenenleri takip araçları ile gözlemlemesi olası krizleri engellemede hayati önem taşır.