30 Kasım 2011 Çarşamba

Şirketler için Sosyal Medya Servisi Yammer ve Yammer'ın Faydaları

Sosyal medyada Facebook ve Twitter ile tavan yapan çılgınlık, 2008 yılında Yammer ; ‘’Twitter’ın şirket için versiyonu’’ diye lansmanı yapılan Yammer ile şirketlerin içine sızdı. 


Kişiler, şirketlerine ait mail adresleriyle Twitter gibi ücretsiz olan bu sisteme bağlanarak ''what are you doing?'' yerine what are you ''working on?'' sorusuna yanıt vermeye başladılar.
Techcrunch’ın 2010 Eylül verilerine göre şirket içi sosyal ağ servisi Yammer’ın kullanıcı sayısı 1 milyonun üzerinde ve bu rakamın 800 bin kişilik kısmını Fortune 500 listesine giren şirket çalışanları oluşturuyor.
Bu anlamda Yammer’ın referansları arasında sistemi kullanan Ford, LG, Deloitte ve AMD gibi dev organizasyonlar var. Microsoft Sharepoint’in de sisteme entegre edilebilmesi servise olan ilgili arttırıyor.
Yammer’ın tanıtım videosuna göz atalım :
Yammer bazı şüpheli soruları da akla getiriyor. Bir şirketin kendi içinde bu kadar şeffaflaşması, şirketi pozitif mi negatif mi etkiler? Çalışanların neler yaptıklarını yazması şirket içi iletişimi arttırırken, girilen iletiler kişilerin kalifikasyonunu herkesin görmesine neden olabilir. Bu durumda, kullanılan kelimeler, cümleler ve cümle yapıları, olaylara yaklaşımlar, insan kaynakları için bulunmaz bir nimettir.
Bu kadar şeffaflaşma şirket içinde yapılan dedikoduları mı arttırır, yoksa şirket içinde herkesin birbirinden haberdar olduğu ve kişileri Outlook’un hantallığından kurtaran mükemmeliyetçiliğe mi götürür?
Ben Yammer’ın aslında sosyal medyanın geleceği hakkında ipuçları verdiğini düşünüyorum. Şirketlerin Facebook üzerinden profil oluşturup tüketicilerine seslendiği sistem güncelliğini yitirecek ve şirketler Yammer gibi portalları tüketicilerine de açarak direkt etkileşime girecekler. Tüketicilerin, canlı canlı tüm gelişmeleri izleyeceği , şirketi deneyimleyeceği, tamamen şeffaf, mükemmel bir sistem…
Manchester United futbol kulubünün büyük bir yatırımla kendi portalını oluşturmaya başlaması da ünlü sosyal ağlar için adeta bir kıyamet alameti…
Sizce?


28 Kasım 2011 Pazartesi

Greenpeace Sosyal Medya’da Nestle’ye cezayı kesti


100 yılı aşkın süredir Türkiye’de faaliyet gösteren, Türkiye’deki ilk çikolota fabrikasını açan, bünyesinde Nesquik,Nescafe,Maggi gibi markaları barındıran perakende gıda’nın en büyük temsilcilerinden Nestle sosyal medyada çuvalladı.



Nestle’nin başta Kit-Kat gibi ürünlerinde kullandığı Palmiye yağının kullanımı, yağmur ormanlarının verimini düşürürken bir yandan da dünya üzerinde 50 -60 bin tane kalan Orangutanların neslini tüketiyor.

Greenpeace’in daha sonra bir sosyal medya krizine hazırladığı zemin videoyu aşağıda bulabilirsiniz. Bu videoda Nestle’yi Kit-Kat’ın ünlü sloganı ‘’have a break’’ üzerinden vurmuş Greenpeace.



Bu noktada Nestle’nin sosyal medya hesabında söz sahibi kişilerin, büyümesi muhtemel bu viral kampanyaya karşı bir önlem alması gerekirken, ‘’ engellenemez sosyal medya hareketi’’yle uğraşma yolunu seçmesi büyük bir hataydı. Nestle, google’a telif haklarının ihlal edildiği gerekçesiyle bu videoyu kaldırtmak için başvurdu. Google her ne kadar bu durumu onaylasa da video yüzlerce siteye çoktan yayılmıştı.

Greenpeace, destekçilerine bu videoyu paylaşma çağrısında bulundu ve nestle’nin resmi facebook hesabına birçok olumsuz yorum girildi. Nestle ise bu duruma fanların profillerini silme tehditiyle karşılık verdi. Bir anda patlak veren sosyal medya krizi aşağıdaki resimleri ortaya çıkarttı…











Tepkiler üzerine Nestle Ceo’su Peter Brabeck-Letmathe bir bildiri yayınlayarak Nestle’nin bundan sonra ormanların yok edilmesine karşılık bir dizi önlem aldığını belirtti. Bu bildiride ;

- Nestle ürünlerinin ormanlara zarar verecek ürünleri üretmeyeceğinin taahhütü
-Greenpeace ile düzenli toplantılar düzenleneceğinin taahhütü
gibi maddeler yer aldı.

Sosyalmedyacci’nın notu : Sosyal medya hesabınızı müşteriyi anlayan kişilere teslim edin, takipçilerinizi küçümseyecek davranışlara sakın girmeyin. Sosyal medya’yı küçümsemeyin, yoksa cezalandırılırsınız.

27 Kasım 2011 Pazar

Sosyal medyada bankaların rekabeti ne aşamada?


Türkiye’de özellikle 2001 krizinden sonra bankacılık sektörü büyük bir ivme kazandı. Bankaların verdiği kredi miktarları, işlem hacmi sürekli arttı. Bu süreçte nispeten küçük bankalar pazardan çekilme kararı alırken, Fortis ve TEB gibi bazı bankalar ise şirket evliliğine gittiler.


Aktif büyüklüklerine göre Türkiye’nin en büyük iki bankası olan Ziraat ve İş bankası'nı, Garanti Bankası, Akbank ve Yapı Kredi takip ediyor. Türkiye’nin en büyük iki bankasının sosyal medya rekabetlerindeki durumu ise biraz farklı.

Ziraat Bankası devlet tabanlı bir banka olduğu için reklam kaygısı üst düzeyde değil ve zaten bu durumu twitter ve facebook hesaplarının olmamasından anlıyoruz. İşbankası ise birazdan bahsedeceğim iki özel bankaya nispeten çok düşük ''like'' sayısına sahip.


Birçok programda yaptığım araştırmaya göre Akbank ve Garanti Bankası online mecrada en ünlü iki banka. İşbankası bu iki bankayı takip ediyor. Bu yüzden sosyal medyada en iyi yönetilen bu iki bankanın rekabetine göz atalım.

Öncelikle howsociable’a online platformlarda görünürlükleri açısından son durumları soruyoruz ve sonuç:

Garanti bankası görünürlük puanı : 137
Akbank görünürlük puanı : 322
Bu aşamada Akbank önde görünüyor. İlk maç : Akbank: 1 Garanti :0
-----------------------------------------------------------------
Wildfire’a ise twitter ve facebooktaki fan-tweet sayılarını soruyoruz.
Garanti Bankası facebook: 637.284 like
Garanti Bankası twitter : 9.976 takipçi
Akbank facebok : 511,455 like
Akbank twitter : 5.259 takipçi
Deplasmandaki müsabakada maç uzatmaya gidiyor, çünkü Akbank:1 Garanti:1
-------------------------------------------------------------------------
Son olarak Socialmention’a son izlenimimizi oluşturmak için son durumu soruyoruz ve sonuç:

Akbank’tan 51 dakikada bir bahsediliyor.
233 farklı kişi/site Akbank’tan bahsetmiş.
19 retweet almış.
Garanti ‘den ortalama olarak 6 saatte bir bahsediliyor.
178 farklı kişi/site Garanti Bankası’ndan bahsetmiş.
10 retweet almış.


Final mücadelesini Akbank kazanıyor : 2-1.

Sosyalmedyacci’nın notu : Akbank, Garanti’den sonra sosyal medyaya girmesine rağmen gerek takipçi sayısı gerekse fan sayısı müthiş artış göstermiş. İçerik güncellemesini sık yapıyor . Saygıyı hak ediyor…

Groupon ve Sosyal Medya pazarlama


Yurtdışında başlayan ve Türkiye online pazarına 2010 yılında damgasını vurmaya başlayan fırsat siteleri şirketler için ürün tanıtımı yapmak ve satışları arttırmak için muazzam imkanlar sundu.

Bugün itibariyle ülkemizde 90’un üzerinde grup fırsat sitesi var ve bu rakam Türkiye’yi dünyada bu alanda liderliği elinde tutan Çin’in ardından ikinci sıraya oturtuyor.


Şehirfırsatı ve Grupfoni’nin başı çektiği bu akımı daha sonra tüm fırsat sitelerini bir çatı altında toplayan fırsatclub.com, firsatiye.com bir kademe ileriye taşıdı.

Böylelikle, 2011 yılının ilk 6 ayında Groupon siteleri 90 milyon TL civarında ciroya ulaştı.

Müşteriler binlerce şirketi ilk defa bu siteler sayesinde tanıdı. Kimi şirketler için müthiş bir başarı yakalanırken kimileri için senaryo kötü sonuçlandı. Peki, neden?

Cevap basit :Hazırlıksız yapılan Groupon kampanyaları, risklerin hesap edilmemesi, sadece cari satışları arttırma hevesi şirketleri zor duruma düşürdü.
Markanızı büyük ihtimalle ilk defa deneyimleyecek kişilerin satın alma işlemini bir alışkanlık haline getirmeleri ve sadakatli müşteri olmaları için bırakacağınız ilk izlenim çok önemlidir. 

Eğer pazarda yeni bir şirketseniz yanlış bir groupon stratejisi sonunuzu hazırlayabilir. Groupon üzerinden gelen müşterilere daha ilgili davranılmalıdır. Hizmeti sunan şirketin hareket noktası ‘’ zaten az para ödemiş, ne bekliyor ki?’’ olmamalıdır. Aksine önündeki süreci düşünmeli ve onu/onları sadakatli hale getirmelidir.

Bir Groupon kampanyasının başarıya ulaşması için çeşitli gereklilikler vardır.

- Müşteri ilişkileri ve çağrı merkezi birimlerinin kampanyayla ilgili detaylı olarak bilgilendirilmesi

-Bu birimlerin müşterilerden kampanya hakkında gelecek tüm sorulara hazırlıklı olması.

- Hedeflenen alıcı sayısı taleplerine cevap verebilecek personel sayısı ( ya da bir kişinin sadece bu işe tahsis edilmesi ).

- Groupon kampanyanızı direkt alıcı kitleniz olan hedef pazarınıza twitter,facebook gibi sosyal medya hesaplar sayesinde yayma, bu şekilde iletişimin arttırılması

- Beklentilerin iyi bir şekilde analiz edilmesi, gerçekçi olunması

- Müşteriye samimi olunması, sunulan hizmet/ürün olduğu fiyattan yüksek gösterilmeyip yapay bir indirimin yapılmaması.

Fırsatların şirketler için ne ifade ettiğine bilimsel açıdan bir göz atalım ;

Rice Üniversitesi‘nde pazarlama profosörü olarak görev yapan Utpal Dholakia’nın 2009 Haziran – 2010 Ağustos tarihleri arasındaki 150 groupon kampanyasını inceleyerek yaptığı araştırmadan ilginç sonuçlar çıkmış ;

İncelenen 150 kampanyadan %32’si kar yaratamamış, ve bu yüzde 32'lik dilim bir daha groupon kampanyası düzenlemeyeceğini belirtmiş.

%66’lık dilim bu kampanyaları karlı bulmuş. Genele vurulduğunda tüm cevap verenlerin yüzde 40’ından fazlası bir daha Groupon düzenlemeyeceğini belirmiş.
Araştırmada diğer önemli kısımlara gelince ;

Memnun çalışanları olan bir şirkette Groupon kampanyasının başarılı olma ihtimali daha yüksek.

    En başarısız olan Grouponlar restoranlarken ,en başarılaları Spa merkezleri…


Sosyalmedyacci notu: Riskleri iyi analiz edin, beklentileriniz net bir şekilde ortaya koyun, kampanya süresince kesinlikle iyi bir müşteri hizmetleri operasyonu yürütün ve kampanyayı yayın...

Facebook’ta ‘’like’’ odaklı sosyal medya?


Sosyal medyaya adım atan birçok şirketin ilk olarak düşündüğü sosyal medya politikası Facebook hesabındaki like sayısını arttırmaktır.


Eğer sosyal medyadaysanız potansiyel müşterilere sesinizi duyurmak ister, yeni bir ürünüzü tanıtır,kampanyalarınız hakkında bilgil verir, fanlarınızla direkt iletişime geçerek taleplerini öğrenir, çeşitli analizlerden sonra taleplerine uygun ürünler arz edersiniz.


Sesisinizi facebook’ta duyurmak için elinizdeki en önemli ücretsiz argüman ise kendinizi beğendirmektir.Kişilerin sizi takip etmesi, durum güncellemelerini görerek hizmetiniz hakkında bilgi alması’’ like’’ edilmenizle olacaktır.
Peki like sayısını arttırmak tek hedef mi olmalıdır?

Çoğu sosyal medya hesabının yönetiminde bu hata mevcuttur. Sosyal medya stratejisini takip edilmek ve like edilmek ile doğrudan ilişkilendiren şirketler ve sosyal medya uzmanları aslında çalıştıkları kuruma büyük zarar verirler.Bunun nedenleri ;

1-  Sizi like eden kişiler potansiyel müşterileriniz olmalı ve hedef kitleniz olmalıdır. Dolayısıyla like sayınızı arttırmak için yapacağınız girişimler iyi irdelenmelidir. Bir bebek şampuanı hesabını, örneğin;johnson’s baby şampuanı bebeği veya çocuğu olmayan kişilerin like etmesi veya bu kişilerin like ettirilmeye çalışılması mantık dışıdır.

Bunun için sizi like eden kişiler, hizmetinizi deneyimlemiş veya hzmetinizle yakından ilgili kişiler olmalıdır.


(Örneğin bir havayolu şirketinin‘’ bizi facebooktan takip edin’’ bannerları havacılık forumlarında bulunmalıdır. Çünkü bu forumlardaki kişiler sık uçan kişiler ve havacılığa ilgisi olan kişilerdir.)

2-   Sosyal medyada anahtar kelime ’’ etkileşim’’dir. Örneğin ; 200 bin like sahibi fakat paylaşımları toplamda 50 kere beğenilmiş ve 50 kere paylaşılmış bir şirket, sadece 50 bin likeı olan ,fakat paylaşımları 500 kere beğenilip 500 kere paylaşılan bir şirkete göre daha etkili bir sosyal medya politikası izliyor demektir.

Sosyalmedyacci'nin notu: Like edilmek her şey değildir, esas savaş likelandıktan sonra başlar…

Sosyal medya ve İtibar Krizi : Onur Air vakası

Bu konu hakkında çok şey yazıldı , çizildi. Onur Air sosyal medya yönetcileri vasıfsızlık ile suçlandı. Olayı birkaç yönden ele almadan önce kısaca anımsayalım.


Van’daki yıkıcı depremin ardından Onur Air 25 EKİM 2011 günü, Facebook üzerinden şu şekilde bir ileti ekler : ‘’ Facebook sayfamıza katacağınız her takipçimiz için 0.5 TL’lik bie bağış daha yapacağız. ‘’. Kıyamet kopar...


Kampanya hemen onlarca tepki almaya başlar :

''Doğal afette bile para kazanmayı düşünüyorsunuz''... ''Orada insanlar ölürken siz burada reklam peşindesiniz''...


Onur Air bu yorumlardan bazılarını siler fakat sesini Facebook'tan duyuramayan kişiler Twitter'a yüklenirler ve konuyu trend yaparlar, sonra iş çığrından çıkar. İşte tam bu sırada Onur Air bir atak yapıp yaptığı hatayı düzeltmeye çalışır fakat yazdığı iletide '' yanlış anlamalar için, yanlış anlamayan takipçilerimizden özür dileriz '' der. Tepkiler iyice büyümeye başlayınca ise bu iletiyi değiştirip sadece '' yanlış anlamalar için özür dileriz '' yazar...


Konuyu irdeleyelim :

1 - Kampanya hatalı mıydı?

Bu konuya iki açıdan bakmak gerekiyor.

Pesimist yaklaşım : Türk insanın hassas olduğu bir konunun hesap edilemeyerek yanlış anlamaya yol açacak bir ileti girilmesi büyük bir hata. İnsanlar eğer ''like'' yaparsak Vandakilerin karnı doyacak, daha az kişi ölecek, yardımlar artacak psikolojisine girmediler, aksine rantçı Onur Air, insanlıktan nasibini almamış Onur Air psikolojisine girdiler ve şöyle düşündüler : Daha çok yardım gitmesi için size para kazandırmamız mı gerekiyor?

Optimist yaklaşım : Yine aynı halk televizyonda toplanan yardımlara, şirket ismi verilerek yapılan yardımlara tepki göstermedi. Aslında kişiler veya şirketler Türkiyedeki reytingi en yüksek kanallar üzerinden bir PR çalışması yapmışlardı ve amaçları tabiki ileriye dönük ekonomik beklentilerdi. Eğer Onur Air sosyal medya yöneticileri bu noktadan hareketle çıktı ise suçlamadan önce biraz düşünülmesi, tartışılması gerekiyor.

2 - Kampanyanın hatalı olmadığı varsayımı altında Onur Air nerede hata yaptı ve bir sosyal medya krizi ortaya çıktı?

En büyük hata kriz yönetimindeki acemilikti. Kampanya güzel olsa da olay istenilmeyen bir noktaya bir şekilde gitti, bu durumda acil önlem alınması gerekiyorken yorumları silip takipçileri küçümseyecek ifadenin yer alması acemilik kokan hareketlerdi.

Sonuç ve çıkarılacak dersler :

- Bu ülke insanın derin hassasiyetleri var. Irk,dil, din, afet hatta bayramlar, politik hassasiyetler. Sosyal medyada faaliyet gösteren şirketler eğer bu konular ile ilgili ileti gireceklerse ölçüp biçmeliler, girecekleri iletiyi şirket dışından yakın çevresine göstermeli ve onların tepkisini de ölçmeliler, mümkünse yalın, net bir ifade kullanmalılar.

Sosyal platformlarda toplumların karakteristik yapıları ve hassasiyetleri önemlidir.

- Sosyal platformlar şirketler için yalnızca pazarlama aktivitesi olmamalıdır, olsa bile olduğu çaktırılmamalıdır. Sosyal medya sadece yeni ürünleri duyurma, çeşitli kampanyalarla satışları arttırma alanı olmamalıdır. Şirketler için en verimli kullanımı şu şekildedir.

- Müşteri taleplerini anlayarak sunulan hizmetin geliştirilmesi, müşterilerden gelen geribildirimleri ilgili birimlere iletmesi. ( Bu noktada şirketin kalite departmanı çok önemlidir, gelen geribildirimlere yönelik aksiyonlar alınıp alınmadığını denetlemelidir.)

- Müşteri memnuniyetinin çeşitli satış arttırıcı yöntemlerle desteklenmesi ve şirketin itibar, marka bilinirliğini arttırılması.




Sosyal medya VS. Dünya nüfusu

Facebook’un 2011 başlarında dünya üzerinde 700 milyon kullanıcısı varken, 2011 eylül itibariyle 800 milyon’un üzerinde kullanıcısı var. Türkiye’deki kullanıcı sayısı 2011 Eylül itibariyle 30.5 milyon.




Dünyanın en kalabalık nüfuslu ülkeleri düşünüldüğünde ( Çin : 1,32 milyar , Hindistan : 1,12 milyar ) Facebook 800 milyonun üzerindeki kullanıcısıyla dünyanın 3. en büyük ülkesi. Çok daha dikkat çekici durum ise Hindistan’dan hemen sonra gelen bol nüfuslu ABD’nin 304 milyon olan nüfusuyla Facebook’un yanına dahi yaklaşamaması.

Facebook’un bu şekilde istikrarlı bir artışla çok yakında dünyanın en kalabalık nüfusuna sahip olacağını kestirmek çok da güç değil.

2011 Ekim ayında Twitter Ceo’su Dick Costolo’nun açıkladığı verilere göre ise Twitter’ın dünya üzerindeki aktif kullanıcı sayısı 100 milyon’un üzerinde. Twitter’da dünya nüfusunun 1,7sini oluşturan 108 milyon nüfuslu Meksika’nın hemen ardından dünyanın en büyük 12. nüfusuna sahip.

Sosyalmedyacci'nin notu: İnternet gün geçtikçe sosyal medyaya dönüşüyor. Geleneksel pazarlama yöntemlerinden online pazarlamaya geçiş yeni trend olarak sosyal medya pazarlamayı öne çıkarıyor…

26 Kasım 2011 Cumartesi

Sosyal medya Türkiye’de neden giderek popülerleşiyor


Global bazda sosyal medyanın kullanım miktarının sürekli artması bir yana, Türkiye’de bu derece çılgınca bir artışın nedenlerini sosyolojik açıdan ele almak gerekiyor.

Türk insanın karakteristik özellikleri irdelenirse Türkler duygusal, sıcakkanlı, genç nüfusundan ötürü enerjik, teknoloik gelişmelere sanıldığının aksine daha çabuk uyum sağlayan vb. bireylerdir. Listê kimilerine göre farklılık gösterse de muhtemelen mutabık kalınacak detaylar bunlar.


Sosyal medya da bu karakteristik özelliklere hizmet etmekte.


Durun size bu karakteristik özellikleri örnekleyeyim ;

Duygusal olması : Sosyal ağlar vatandaşımızın politik, ekonomik , siyasi konulara olan sitemini veya iç dünyasını ilgilendiren çıkmazları duyurabilmek için bulunmaz mecradır. Olaylara anlık tepkiler vermek, akıl süzgeçinden geçirmeden çıkışlar yapmak için müthiş bir ortamdır.

Sıcakkanlı olması : Türk insanı şüphesiz sıcakkanlıdır. Akdeniz insanının ortak özelliği ki bu bizde bir miktar daha fazladır, insanlarla iletişime geçmeyi, hayatlarını yorumlamayı hatta biraz da dedikodulamayı çok severiz. İletişime geçerken çoğu zaman dozunu kaçırır biraz da laubali oluruz. Hazır onlarda karşımızda değillerken ne güzel birşeydir bu sosyal ortamlar?

Enerjik olması : Sosyal medya doğası gereği , kendini ifade etme ve sesini duyurma isteği olmayan, yaşam enerjisi olmayan bireyleri dışlar, ayıklar. Sosyal platformlar etkileşimin olduğu yerlerdir. Tek taraflı bir etki yoktur, etki karşılıklı olur hatta üçüncül dördüncül… kişilere ulaşır. Etkileşim enerji demektir, enerji gençlik demektir, gençlik ise istatistiklere göre dünyanın en genç nüfusu olan 2. ülkesi Türkiye demektir.

(Not :ABD nüfus ofisine göre genç nüfus konusunda 2025’ de Meksikayı da geçip 1. sıraya yerleşeceğiz.)

Teknolojiye çabuk ayak uydurması : Türk insanı teknolojiyle barışıktır. Teknolojiyle barışık olma durumunu biraz genişletelim. Kişi başına düşen gelir ortalaması Avrupa ortalamasının bir hayli altındayken kişi başına düşen cep telefonu ortalamasının Avrupa ortalamasının bir hayli üzerinde seyretmesi teknolojik devrimleri gerçekleştirmede çok da geride kalmadığımızı göstermekte. Aynı şekilde bilgisayar kullanım oranın her sene müthiş oranda artması da. Aslında kullanım amacı veya telefon satın alma durumu sosyolojik nedenlere bağlı olsa da teknolojik bir hareket olduğu kesindir.

Türkiyedeki sosyal medya çılgınlığını sadece sosyolojik nedenlerle ele aldım.

Sizce sebepleri neler?