24 Haziran 2012 Pazar

Dijital Darwinizm'in Ayak Sesleri

Darwin’in evrim teorisinin üzerinden uzun zaman geçti. İnsanın varoluş hikayesiyle ilgili olan evrim süreci bugüne kadar çok tartışıldı ve tartışma hala güncelliğini koruyor.


Evrim sürecinin insanlık ile ilgili olan kısmını tartışma dışı bırakırsak, dijital devrim ve evrimin 2000’li yıllarla birlikte kendini iyiden iyiye hissettirmeye başladığını, 2007 yılından günümüze kadar gelen yakın tarihte ise patlama yaptığını söyleyebiliriz.


Ünlü sosyal medya düşünürü Brian Solis’in dijital darwinizm için yaptığı tanımın alt başlıkları:

  •   Tüketici davranışları değişiyor
  •   Şirketler değişiyor
  •   Teknoloji gelişiyor&değişiyor
  •  Sorun ise kurumların bu hızlı değişim ve evrim sürecine tüketici davranışları ve teknolojiye nazaran daha geç adapte olması. Şirketlerin teknolojik değişimi kendi bünyesine adapte etme konusunda geç kalması ve buna paralel olarak yaşam sürelerinin kısalması, yani evrimsel süreçte saf dışı kalması ve evrimini tamamlayamaması.

Bu dijital darwinizm iddiası, bana hep iktisadi bir kavram olan zaman tutarsızlığı kavramını hatırlatıyor. (uygulanan ekonomi politikalarının etkisinin önceden beklenmeyen bir zamanda ortaya çıkmasıyla yaşanılan sorunu). Her ikisi de zamanla adaptasyon sorunu yaşıyor.


Dijital darwinizm kavramının içinde ‘’evrim’’ geçtiğine göre bu başkalaşım yüzeysel bir değişimle sınırlanmasa gerek , dolayısıyla evrimden bahsetmek için köklü bir değişiklik olması, eskiye dair bağların iyiden iyiye kopması gerekiyor. Eğer dijital çağ bir evrim ise bu durumda çağın geldiği son nokta iletişim tarzının değişmesidir.


 İletişim tarzının değiştiği bu dönem, yani içerik ve sosyal medya dönemi eğer bir evrim sürecindeyse, bu süreç tamamlandığı vakit geçmişle ilgili bağlar tamamen kopacaktır. Kısaca geleneksel(muhafazakar) medya koltuğunu tamamen sosyal medya ve içeriğe devredecek, eriyip kaybolacaktır. Dolayısıyla ‘’dijital darwinizm’’ lafını ağzına alan herkes, aslında konvansiyonal medyanın bu evrim sürecinde sosyal medyanın içinde eriyerek kaybolacağından bahsetmektedir.


Peki markalar bu dijital evrim sürecine neden ayak uyduramamaktadır?


Marka bir insan ya da canlı değildir, yalnızca çalışanları istihdam eden,tam olarak somutlaştırılamayacak bir kavramdır. Markaların imajının olması bundandır. Marka imajı, yani bir markanın iyi ya da kötü olmasına karar vermemiz soyut bir olgudur. Coca-colaya dokunamazsınız, dokunduğunuz şey yalnızca üründür, markaya dokunmanız imkansızdır. Coca colaya bir şikeyet ulaştırdığınızda size dönen kişi bir insandır ve coca colanın kurumsal dilini temsil eder. Şirketlerin kurumsal yapıları, katı prosedürleri ve yerleşmiş gelenekleri markaları adeta kör etmektedir. Çalışanlar markayı yüceltip, içinde yaşadıkları kuruma yabancılaşır ve onu gözlerinde büyütürler, böylece markayı değiştirecek kişinin kendileri olduğuna inanmak yerine kurallara baş eğmeyi ve onlara itaat etmeyi beklerler. İşte sorun tam olarak budur, bu muhafazakar yapı dijital evrim sürecinde ya yok olacaktır ya da yok edilecektir.


Markalar Hayatta Kalmak İçin Ne Yapmalı?


 Hiç düşündüğünüz oldu mu, marka ve insan arasındaki benzerlikler neler diye?
  •  İkisinin de yaşam süresi sınırlıdır. Doğar, büyür ve ölür.
  •  İkisi de para kazanmayı-çoğu zaman- öncelik haline getirmiştir.
  • İki varlıkta maddi ve manevi krizlere açıktır. ( İnsanlar kalp krizi geçirir, ekonomik darboğazda olur, markalar itibar krizleri yaşar, ekonomik krizler yaşar.
  •  İkisinin de değerleri vardır(en azından iddia budur): İnsanların manevi değer olarak benimsedikleri ‘’ahlak,bayrak,din’’ gibi kavramlar markalar için çoğu zaman  ‘’etik,itibar,inovasyon’’ gibi değerlerle ikame edilir.
  • İkisi de yaşamı boyunca hatalar yapar.
Kısacası markalar ve insanlar benzer özellikleri taşırlar. İnsanların hayatlarını sürdürebilmesi için nasıl vücutlarındaki hücrelerin yenilenmesi, değişmesi gerekiyorsa, markaların da dijital çağa hızla adapte olması gerekiyor. Köklü bir değişim... Aksi durumda, yani teknoloji ve müşteri taleplerinin hızına ayak uyduramayarak, tökezlemeleri durumunda yaşam süreleri kısalıyor. Bir bukelamunun bulunduğu ortama ve duruma göre renk değiştirdiğindeki adaptasyon hızını, markalar da göstermek zorunda. Markalar insan gibi davranmak zorunda, insani markalar olmak zorunda. Bu evrim süreci ancak o zaman başarıyla tamamlanabiir.


SosyalMedyacci'nin Notu: Dijtal darwinizm'in ayak seslerinin yükseldiği şu günlerde şeffaf olan tüketici dostu markalar, teknoloji&tüketici-zaman uyumsuzluğunun üstesinden gelen markalar geleceğin markaları olacaklar. Tıpkı apple'ın yaptığı gibi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder